Şiirlerim

Yürüyorum her taraf diz boyu kar.
Ayakkabım kalır derinde,
Geç kalırım mektebime.
Anlatamam derdim Ayla Öğretmenime,
Suratıma iniyor sillesi,
Ayaklar donuk, yüreğim cehennem ateşi.
Sonra birden bahar gelir her tarafa,
Sümbül toplarım önce dağlarda,
Kanoğlu Deresi’nde ise derdağan.
Bağırıyorum yol üstü geçen arabalara:
‘‘Abi, abi Sümbül var, Nergiz var!”
Susuyorum, su içmek istiyorum Sabra’dan,
Tadına rastlanamayan bu dünyada.
Ah bir de yılan korkusu olmasa.
İlk öpüşmem gelir aklıma,
Utangaçlık saklı duygularla.
Bir bahar günü, pınar başında,
Kandil’de ise hâlâ kar var.
Kazanlar kurulur haftada bir dere kenarında,
Önce yıkanırız aile boyu birer birer,
Sonra da sırada çamaşırlar var.
Benim aklım ise hep akşam yemeğinde.
Her banyo sonrası, yemekte Babuko var!

Elinde curası, deyişler söylüyor babam.
Söyleyiveriyor bize, “Siyabend ü Haçe’yi”, “Tahir ile Zühre’yi”
Bir de güzelim ‘‘Mem e Alan”

Düğün sesleri gelir kulağıma bir an,
Ciritler atılır, çekilir halaylar.
Sim simo oynar sırık Bertal.
Ne güzel de çalıyor Davulcu Hüseyin, Zurnacı Mehmet Şahan.
Halka olmuşuz sofrada,
Menüde ise; pilav, hoşaf, bir de etli nohut var.
Sabah olur, çalınır ağlama havası birden,
Gelin çıkarılıyor baba evinden.
Gözyaşları akıtır gelin at sırtında,
Nedimeler saf tutmuş iki yanında.
Damat oluveriyorum, ben bir an,
Sonra kaybolur aniden her şey,
Ortada ne gelin var ne düğün ne de babam.
Kenger topluyorum dağlarda sizin için çocuklar,
Torbamın altı ise delik.
Pepuk Kuşu oluveriyorum, uçuyorum diyar diyar,
Kandil’de ise hâlâ kar var!
Metin Gökalp / 28.01.2016 / Tunceli Karyemez Köyü

Sen baharın doruklarında boynunu bükmüş bir çiçek,

Sen kışın ortasında isyanlara bayrak açmış bir kardelensin !

Kâh bir su damlası kadar saf ve temiz,

Kâh en derin ihanetlere damgasını vuran bir izsin !

Gökyüzünde dolaşan bir ay kadar güzel ve eşsiz,

Kör karanlık kuyular kadar derin ve dibsizsin !

En güzel siirlerde işlenmiş bir vezin,

En dertli şarkılarda yaşanan bir hüzünsün !

Bazen bir tevazu,

Bazen de tecahül-i arifsin !

Sen Nazım’da memleket hasretim,

Ahmet Arif ‘te öfkelerden süzülmüş bir küfürsün !

Sen artık çürüyen sol yanımsın. 

Mz-Kostheim / 1995

Ben munzur çayı gibiyim. 

Yaz, kış durmadan akarım. 

Cosku dolu, gürül, gürül. 

Hep temiz, hep berak. 

İki yanıma aynı eşitlikte bakarım. 

Istemem olsun, ne sol yanım, ne de sağ yanım kurak. 

Hep yatağında, hep aynı toprak. 

Metin Gökalp / Istanbul, 01.07.2014

Çökmüşse üstüne hüzün,

İçin buruksa,

Bir şarkı söyle yanlızlığına,

Pirim verme sakın zaaflarına.

 

Baktın olmuyor,

Çek kafayı gir yatağa.

 

Olamadınsa aleme, çevrene ve de ailene yar.

Ol bari kendi kendine ey budala.

 

 

Mz-Kostheim / 19.05.1994

Ey insanlık!

Ne buluşlara imza attın.

Ateşi buldun, Madımak’ta insanlığı cayır cayır yaktın.

Tekerleği buldun, üstüne savaş araçları inşa ettin.

Atomu buldun, Hiroşima ve Nagazaki’yi bombaladın.

Kimyasal silahlar icat ettin, Halepçe’de bir halkı imha ettin.

Dinciliği keşfettin, Allah adına milyonları katlettin,

hamile kadınları, karınlarındaki çocukları ile astın.

Daha neler neler buldun ve de bulmaya devam edeceksin, insanlık!

Her bir yenilikte aklın geliştikçe vicdanın küçüldü, merhametin zayıfladı.

10.10 günü, Saat 10.04’te başkentin göbeğinde barış için dalgalanacak beyaz bayraklarımızı kana boyadın.

Bir kez daha sınıfta kaldın insanlık!

Her şey oldun ama bir tek insan olamadın!

Metin Gökalp / 10.10.2015

Bugün benim doğum günüm babam,

Tam tamına  60 oldum,

Sen 1 yıl daha yaşlıydın benden; 61` inde göçtün bu dünyadan.

Üç cocuk babasıyım şu an,

Arda, Sidar ve Şilan.

Görmedin sen onları, onlarda seni;

Seni anlatırım iki adet siyah beyaz fotografından,

Birde miras biraktığın 3 telli sazından.

 

Metin Gökalp

Krefeld. 26.09.2018

Seni özlüyorum,

Dostun gülünde, düşmanın taşında bile.

Seni özlüyorum Fırat’ın isyanında,

Munzur gözelerinde!

Nemrut’ta doğan güneşinde,

Tendürek’te atan yüreğimde,

Ve sensiz olan gecelerimde!

 

Seni özlüyorum turnalar uçuşunda,

Bülbüller ötüşünde,

Özleminle tutuştum gayri,

Esen yele karışıp gelsene!

 

27 Auğustos 2017

Ayrılık, bir gece trenidir!

karanlığa ilerleyen.

Özlemeye başlamaktır,

daha giderken.

 

Fonda bir şarkı dinlemektir ayrılık,

“Gitmek mi zor, kalmak mı zor” derken,

Bir hasrettir ayrılık cana kar eden.

Saat 04:30,

Yürüyorum sesiz ve ıssız bir sokak boyu,

Aklıma düşüyorsun.

Yagmur yağıyor, üşüyorum.

Sen uyuyorsun.

 

Şarkılar söylüyor yağmur, sokaklar ıslak,

Ağlıyorum, gözlerim ıslak,

Soruyorum seni düşen tanelere,

Sen yoksun.

 

Yürüyorum, kulaklarımda ayaklarım’in sesi,

Ben üşüyorum, ellerim üşüyor,

Yüregimde ise cehennem ateşi.

 

Yağmur yağıyor, üşüyorum.

Ben seni seviyorum,

Sen  bunu bilmiyorsun.

 

Krefeld, 2011

An olur, bakarım boşluklara,

Dünyayı boş bellerim.

An olur yaşadığıma sevinirim,

Neyleyim ben kederi.

 

Bazen geçmişe uzanırım,

Koca bir gelecek görürüm,

Bazen de dünüme kahırlanır,

Umutsuzlanıveririm birden.

 

An gelir, sen düşersin aklıma,

Tatlı hayellerde.

An gelir, kızarım kendime,

Seni mazide yaşadığıma.

 

Gün olur üzülürüm yanlışlarıma,

Gün var ki daha fazla hata yapmak ister,

Koşarım yarınlara.

 

Yaş 47, aslında ömrün dörtte üçü,

Yoruldum galiba,

Zamanıdır bu dünyadan göçün.

 

Metin Gökalp /İstanbul 26.09.2005

 

Sen güneşin tutulduğu bir anda doğmuşsun.

Gündüzün karanlığında olmuşsun.

Nagme olmuş ışıksız gecelere sesli hıçkırıkların.

Gübresi olmus ak saçlarının,

Dinmeyen gözyaşların.

 

Aşın ekmegin olmuş dertler senin.

İçinde kalmış en güzel heveslerin.

Terketmemiş hic bir zaman seni kederin.

Seninde vardir elbet bir yerlerde bir sevenin.

 

Dinamit kuyusu kadar perktir yüregin.

Nemrut dağı kadar yücedir degerin.

Ne kadar sert te olsa bakışların,

Sevgi gizlidir masum gözlerinde kederlim….

 

Ablama !

 

Mz-Kostheim / 15.07.1994

Ey şehri İstanbul,

Kurulmuşsun en kibirli halin ile yedi tepe üstüne.

Büyüksün, güzelsin eyvallah.

Anarsam adını namert olayım,

Lakin bir yarim var içinde.

 

Metin Gökalp

Hochheim, 2004

Uğruna nice şairler prangalar eskitti!

Şarkılarda hasret oldu hüzünlendi saatler.

Türkülerde kar etmişti cana, ayrılık hasreti.

Sivas’ta yandı, kül oldu sazı ile Hasret!

 

Metin Gökalp